23 Eylül 2009 Çarşamba

artık mavi oje sürüyorum ama sen yoksun arkadaşım

önceleri pembe saçlı bir sister'dın benim için. eflatun sister. kaşları güzel alınmış, eflatun sister.
bense malum sadece bakardım etrafa, uzaktan seyrederdim herşeyi.
neyse ki seni tanıdım arkadaşım. bi şekilde denk geldik, ruh dalgamız tuttu..
ve ben şehri, şehrin sevidiğim yanını senle çıkardım ortaya.
herkesler güzeldi artık, izmir güzeldi.
neler neler yaptık, nerelere taştık, nerelerden atladık.
kocaman gözlüklerin, yeşil atletin, üzerine giydiğin hırkaların, levis kotun, ekose çantan, dergilerin, evin, izlediğimiz filmler, ev kapının yanındaki aynan, pembe battaniyen, duvardaki çizimler, blues posteri, pub, midye, bira, gazikadınlar, bornova kaldırımları, çapkınlıklarımız,... çok özlüyorum arkadaşım. seni ve yaptığımız, yaşadığımız herşeyi, özellikle de cuma akşamlarını ve bunun için hazırlanmayı... keşke geriye döndüp baştan başlayabilsek. keşke sen izmirde olsan, hep burda kalsan. ve hep yanımda olsan..

22 Eylül 2009 Salı

ben güzelim, kadınlar berbat.

yok öyle birşey.
olamazda.
ama kadınlar berbat. bu dünyaya baayan olarak gelmenin keyfini sürüyorum.
ben erkeklere acıyorum, onları uyarıyorum.
kadınlara çok yüz vermeyin, onları dinlemeyin, asla ama asla ayar çekmeyin( elini veren kolunu kaptırır)
bu sinsi, içten pazarlıklı dişilere güven olmaz. Beyinleri 2 farklı yaş grubuna göre ayrı programda işler.
orta yaşa kadar olan kadın-beyni karşı cinsi ele geçirip, alt etmeye yönelik çalışırken; orta yaşüstü kesim dünyayı ele geçirme planları yapar.
peki napcak bu erkek milleti? (gönül ister aşna-fişne)
benim görüşüm;
eğer eşcinselliği miden kaldırmıyorsa, yani bi dişinin eline düşmen kaçınılmazsa, tek yol çevrendeki dişi sayısını artırıp dikkatini dağıtmak.
aksi takdir de düşersin tek bir cat-girl ün eline sürün allah sürün..
işin özü dişinin hayatındaki yoğunluğunu azaltmak. ayır abicim çarpanlarına, takıl hafif hafif.
hiç mi görmüyosun etraftaki uzun ilişkileri, evlilikleri. çok mu mutlu sanıyosun o insanlar?
peki sen ne boksun, sen kadın değil misin diyecek olursan..
ben sanırım izleyici olarak gelmişim bu dünyaya.
bi görüp gidicem.

7 Eylül 2009 Pazartesi

ben anı yaşıyorum, o uyuyor..

hava henüz kararmamış, ama oturduğum yerden etrafı ancak seçebiliyorum. yeşil kadife koltuk, kenarları koyu kahve ahşap. parmağımı, koltuk minderinin baklava dilimi şekli almasını sağlayan zımbalarına sokuyorum, sonra diğerine, sonra diğerine.. sessizlik sadece.. odada eşyalara sinmiş bir sandık kokusu.. öylece duruyorum, o uyuyor.. ben anı yaşıyorum, anı içime çekiyorum, beynime kazıyorum.. o uyuyor. ben vaktin azaldığını biliyorum, nefesini dinliyorum, huzurlu olsun istiyorum. ben anı yaşıyorum, o uyuyor..
ben nefes almıyorum; ki zaman geçmesin onu sona yaklaştırmasın..
günlerden bir gün.. kalabalıklar arasındayız. beni farkediyor elimi tutuyor. insanlar, sesler, konuşmalar birbirine karışıyor. etraf bulanıklaşıyor, sadece ben ve o. birşey anlatmak istiyor, yapamıyor. ben onun gözlerine bakmayı tercih ediyorum. ama o sıkıntılı beni istiyor, anlatmak istiyor. bense parçalanıyorum ve kaçma vakti, düzen beni uzaklaştırıyor.
sabahlardan bir sabah... yastığım, saçlarım ıslak; ruhum huzursuz. yokluğun canımı yakıyor, seni ilk kez rüyamda gördüm. sana baktım ağladım ağladım ve uyandım..

6 Eylül 2009 Pazar

neden boklu değnek

ben ki; düşünmeden uzaklaştım. yazmaktan, dinlemekten, sormaktan, cevaplamaktan.. işlerin geldiği boyut acınası. işin içinden cıkılacak gibi değil. ben kaçtım zamanında. o zaman şimdi benim karşıma çıkar ve sorar: ne yöne?
anlayacağınız iki ucu boklu değnek..