7 Eylül 2009 Pazartesi

ben anı yaşıyorum, o uyuyor..

hava henüz kararmamış, ama oturduğum yerden etrafı ancak seçebiliyorum. yeşil kadife koltuk, kenarları koyu kahve ahşap. parmağımı, koltuk minderinin baklava dilimi şekli almasını sağlayan zımbalarına sokuyorum, sonra diğerine, sonra diğerine.. sessizlik sadece.. odada eşyalara sinmiş bir sandık kokusu.. öylece duruyorum, o uyuyor.. ben anı yaşıyorum, anı içime çekiyorum, beynime kazıyorum.. o uyuyor. ben vaktin azaldığını biliyorum, nefesini dinliyorum, huzurlu olsun istiyorum. ben anı yaşıyorum, o uyuyor..
ben nefes almıyorum; ki zaman geçmesin onu sona yaklaştırmasın..
günlerden bir gün.. kalabalıklar arasındayız. beni farkediyor elimi tutuyor. insanlar, sesler, konuşmalar birbirine karışıyor. etraf bulanıklaşıyor, sadece ben ve o. birşey anlatmak istiyor, yapamıyor. ben onun gözlerine bakmayı tercih ediyorum. ama o sıkıntılı beni istiyor, anlatmak istiyor. bense parçalanıyorum ve kaçma vakti, düzen beni uzaklaştırıyor.
sabahlardan bir sabah... yastığım, saçlarım ıslak; ruhum huzursuz. yokluğun canımı yakıyor, seni ilk kez rüyamda gördüm. sana baktım ağladım ağladım ve uyandım..

6 Eylül 2009 Pazar

neden boklu değnek

ben ki; düşünmeden uzaklaştım. yazmaktan, dinlemekten, sormaktan, cevaplamaktan.. işlerin geldiği boyut acınası. işin içinden cıkılacak gibi değil. ben kaçtım zamanında. o zaman şimdi benim karşıma çıkar ve sorar: ne yöne?
anlayacağınız iki ucu boklu değnek..